Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 yılının ilk çeyrek büyüme verilerini açıkladı. Buna göre ekonomi, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %2 büyüme kaydetti. Bu oran, pandeminin derin etkilerinin yaşandığı 2020’nin ikinci çeyreğinden bu yana kaydedilen en zayıf performans olarak öne çıkıyor. Sanayi ve tarım sektörlerindeki daralma, iç talepteki zayıflık ve net ihracatın negatif etkisi, büyümenin beklentilerin (%2,3) de altında kalmasına yol açtı. Ekonomi yönetimi, enflasyonla mücadele ile büyüme arasındaki gerilimli dengede kritik kararlar almak zorunda kalıyor .
📌 Ekonomik Performansta Sektörel Kırılmalar
2025 ilk çeyrekte sektörel performans derin farklılıklar gösterdi. İnşaat sektörü %7,3 büyüme ile öne çıkarken, hizmetler sektörü %3 büyüme kaydetti. Buna karşılık sanayi üretimi %1,8, tarım ise %2 daraldı. Sanayideki düşüş, özellikle makine-teçhizat yatırımlarındaki %1,8’lik gerileme ve kapasite kullanım oranının %74,6’ya inmesiyle açıklanıyor. Takvim etkisinden arındırılmış veriler, sanayide aslında yatay seyir olduğuna işaret etse de, ekonominin temel dinamosundaki bu zayıflık, büyüme için ciddi bir risk oluşturuyor .
Ekonomik büyümeye katkıda, inşaat (0,4 puan) ve hizmetler (1,8 puan) sektörleri öncü rol oynarken, sanayinin -0,4 puanlık negatif etkisi dikkat çekti. Bu tablo, büyümenin istihdam yaratma potansiyeli yüksek sektörler yerine, kırılgan yapılı alanlara dayandığını ortaya koyuyor. Özellikle yüksek teknoloji üretiminin ve sanayi yatırımlarının artırılamaması, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini tehlikeye atıyor .
💸 İç Talep ve Tüketimde Belirgin Zayıflama
Özel tüketim harcamaları yıllık bazda sadece %2 arttı ve büyümeye katkısı 1,6 puana geriledi. Kamu tüketimindeki %1,2’lik artışın katkısı ise 0,2 puan olarak kaldı. Bu, 2024’teki 2,9 puandan önemli bir düşüş anlamına geliyor. Tüketici güven endeksi 83,9 seviyesinde kalarak “negatif bölgeyi” terk edemezken, kredi kartı harcamalarındaki yıllık büyüme %58’den %23’e gerileyerek iç talebin daha da zayıflayacağını işaret ediyor .
Tüketimdeki durgunluğun arkasında reel gelir erimesi yatıyor. 2025 asgari ücret zam oranı (%30), yıl sonu beklenen enflasyonun (%45) çok altında kaldı. Bu durum, milyonlarca çalışanın satın alma gücünde net kayba yol açacak. Hane halkı tasarruf eğilimlerindeki artış ve harcama iştahındaki düşüş, özellikle dayanıklı tüketim mallarına olan talebi baskılıyor .
🌍 Dış Ticaret ve Cari Denge: İkircikli Tablo
Net ihracat, 2025 ilk çeyrekte büyümeyi -0,6 puan sınırlandırdı. İhracatın yatay seyretmesine karşılık, ithalattaki %3’lük artış dış ticaret dengesini olumsuz etkiledi. Bu durum, iç talepteki zayıflamanın ithalatı frenlemesi beklentileriyle çelişiyor. Ancak daha derinde, sanayi üretimi için ara malı ithalatına olan bağımlılığın sürdüğünü gösteriyor .
Küresel belirsizlikler de riskleri artırıyor. ABD’de Trump’ın gümrük vergilerini artırma planı (%10 genel, %60 Çin’e) ve AB’nin misilleme olasılığı, Türkiye’nin ihracatında dalgalanmaya yol açabilir. Ancak Avrupa-ABD ticaret gerilimleri, Türkiye’ye “ikame pazar” fırsatı doğurabilir. Öte yandan, Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırma ihtimali, enerji fiyatlarındaki potansiyel düşüşle Türkiye’ye soluk aldırabilir .
⚖️ Enflasyon-Büyüme İkilemi ve Politika Gerilimi
TCMB, Aralık 2024’te 22 ay sonra ilk faiz indirimini yaparak politik faizi %47,5’e çekti. Ancak bu hamle, enflasyonun %45 seviyesinde kalması ve aylık artışların %2’nin altına inmemesi nedeniyle tartışmalı. TCMB’nin 2025 enflasyon hedefi %21 iken, IMF ve OECD %30 tahmini yapıyor. Erken faiz indirimi, enflasyon beklentilerinin kırılamaması ve “fiyatlama davranışlarındaki direnç” nedeniyle kredibilite kaybı riski taşıyor .
Maliye politikasındaki eksiklikler, yükün tek başına para politikasına kalmasına neden oluyor. Gelir dağılımını düzenleyici vergi reformları ve kamu tasarrufu gibi yapısal adımlar atılamadı. Yüksek gelir gruplarına yönelik tüketim vergilerinin artırılmaması, enflasyon mücadelesini zayıflatıyor. Koç Üniversitesi anketine göre halkın %53’ü ekonomik politikalarına “kesinlikle güvenmiyor” .
🔍 Yapısal Sorunlar: Büyümenin Kalitesi ve Gelecek Projeksiyonları
Büyüme, gelir adaletsizliğini derinleştiriyor: En zengin %10 ile en yoksul %10 arasındaki gelir farkı 14,52 kata çıktı. Gini katsayısı 0,419’a yükselerek AB ortalamalarının (0,30) çok üzerinde. Bu durum, düşük ücretli kesimde verimliliği azaltırken, birim maliyetleri ve enflasyonu artırıyor. “Büyüme” ile “kalkınma” arasındaki kopukluk, sosyal maliyetleri ağırlaştırıyor .
2025 için büyüme beklentileri:
- Hükümet hedefi: %4
- AB Komisyonu tahmini: %3,2
- OECD projeksiyonu: %2,6
Sanayi üretimindeki düşüş (Şubat 2025: -%1,6) ve kapasite kullanımındaki gerileme, potansiyel büyümenin altında kalınacağını gösteriyor. Dış finansman koşulları da kötüleşiyor: Gelişmekte olan ülkelere sermaye akışı 2024’te 944 milyar $’dan 2025’te 716 milyar $’a düşecek .
💎 Nitelikli Dönüşüm Şart
Türkiye ekonomisi, nicelikten çok niteliğe odaklanan yeni bir modele ihtiyaç duyuyor. Sanayi üretiminin canlandırılması, gelir adaletini sağlayıcı mali reformlar ve enflasyon beklentilerinin kırılması için kurumsal güven inşası öncelik olmalı. Aksi takdirde, düşük büyüme-yüksek enflasyon kısır döngüsü derinleşecektir.
📚 Kaynaklar:
- TÜİK 2025 İlk Çeyrek Büyüme Verileri
- Küresel ve Türkiye Ekonomik Görünüm Analizi
- Enflasyon-Büyüme Dengesi ve Politika Eleştirileri
- Yeşil ve Dijital Dönüşüm Perspektifi
- Sektörel Büyüme ve Talep Bileşenleri Detayı
- Sabit Sermaye Yatırımları ve Kamu Harcamaları
- Gelir Dağılımı ve Büyümenin Kapsayıcılığı
- İşsizlik ve Reel Gelir Analizi